17 Ağustos 2013 Cumartesi

dualist düşünceye dair 01



Insan düşüncesinin temelinde kendisi vardır.
Kendisini başkalarına bakarak tanımlar.
Onların ortalamaları üzerinden kendini değerlendirip, bu sonuç ışığında kendini sever (ya da sevmez).
Ancak atladığı şey, ne diğer insanları ne de kendini aslında anlamadığıdır.
İnsan kendi kişiliğini tanımlara sokmaya o kadar meraklıdır ki, bütün bir ömür boyu kendisini tanımlayacak kavramları, aksesuarları arar.
Bulduktan sonra da bu değerlerin avukatı olur. O değerler üzerinden kendini tanımlamaya başlar.
Inançlı, hayvansever, adaletli, cesur gibi kavramlar etrafında döner hayatı. Bu kavramları anlamak istediği gibi anlamlandırdığı halde, evrensel doğruya sahipmiş gibi yapar.  Bu sondan eklemeli gerçekliği korumak için gerekirse ölür.
Yine aynı şekilde kendine düşman kavramlar da yaratır (ya da hali hazırda olanlardan seçer). Acımasızlık, günahkarlık, paragözlülük vb. şeylerin karşısında olur her zaman. 
Bu kavramların bertaraf edilmesi için gerekirse öldürür.
Ne var ki, insan icadı, kavramların hangilerinin iyi, hangilerinin kötü olduğuna da insan karar verir.
Bazı kavramlar yüzyıllar boyunca gurur duyulacak şeylerken bir anda ölüme sebebiyet verebilecek hale gelebilirler. Herkesin normal saydığı şeylerin bir gecede suça dönüşmesi kavramların anlamlarının değişmesiyle değil, güç sahibi olanların farklı düşünmesiyle açıklanabilir ancak.

Bu kaçınılmazdır aslında düşününce. 
Subjektif düşünceler üzerine geliştirilmiş subjektif yaklaşımlar ne kadar doğru olabilir ki?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder