17 Ağustos 2013 Cumartesi

İçindekiler 02. korku, endişe ve diğer küçük şeyler

Her seferinde bizi durduran, tat kaçıran,
Her türden negatif şeyden bahsediyoruz aslında.

Bu aramaya başlamamız gereken şey.
Kökenine inip neden yaptığımızı anlamamız gereken, büyük ihtimalle çocuk ya da ergenken içe yerleşip yakın zamanda evinden atılacak olan....

Üzerine çok düşündüğümüz korkulardan biri başarma korkusu...
Başarınca peşinden gelecek olaylar zincirinden inceden çekinmek de diyebiliriz aslında.
Hazır olmadığını düşünmek.

Bir diğeri yetersizlik endişesi...
Kendine tam olarak inanamama durumu olarak da tezahür edebilir kendisi.
"Benim şansım yaver gitti aslında" sendromu olarak da algılanabilir.
Insanın kendini sürekli tatmin etmesini gerektiren bir konu aslında.

"It was cool that an Oscar nomination never happened for a long time, and then it was cool that it did happen. But I don't want to always be feeling this thing in my chest like, 'Am I good enough? Am I gonna be rejected?'"
                                                                                                                 Bill Murray

En fenalarından biri de "şu anda yapabiliyor muyum acaba?" endişesi.
"An"ların düşmanı...


Bir şeye başlarsın, bir an çok iyi gider, o kadar iyidir ki yaptığın şeyi bırakıp "vay be çok iyi gidiyor galiba" dersin...
ve o şey o anda iyi gitmeyi bırakır...
biz yeni uyanmış gibi hissederken, tüm o iyi şeyler, kırılmak üzere yere düşmektedir.

O nedenle yaptığın şeyin içinde kaybetmelisin kendini...
geriye bakmadan...kendine soru sormadan...akışı bozmadan.
Çünkü ortasında bozarsan, tekrar o ruh haline girmek de bir süre, rüyadan uyanmış göründüğün için toparlaman da...

O yüzden, "bitene kadar durma, düşünme”.

Gerçekten iç sesinin sana bişeyin nasıl gittiğini söylemesine ihtiyacın yok...
çoğu zaman tek ihtiyacın olan kontrolü kendine bırakıp; sonunda, her şey bittiğinde nasıl olduğuna bakmak.

Çünkü endişeler, onları dinlediğinde haklı çıkarlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder